Yaşamda olan ya da tasarlanan olayları, okuyanda heyecan ve beğeni uyandıracak biçimde anlatan kısa düz yazı türü. Sözcüğün Arapça karşılığı “hikâye”dir.
Öyküdeki olaylar kısa bir zaman diliminde geçer. Ayrıntılara ve çözümlemelere fazlaca girilmez. Çoğunlukla az kişilidir.
Her yazı gibi öyküde de giriş, gelişme, sonuç bölümleri vardır. Ancak bu bölümler öyküde serim, düğüm, çözüm adını alır.
Öyküler, olay öyküsü ve durum (kesit) öyküsü olmak üzere ikiye ayrılır. Olay öyküsünde, öykünün plânını oluşturan giriş, gelişme, sonuç bölümleri yer alır. Bu öykü türünde olay ağır basar. Bekir Yıldız’ın Bedrana’sını olay öyküsüne örnek olarak verebiliriz.
Durum ya da kesit öyküsünde olaya sıkı sıkıya bağlılık yoktur. Yaşamdan herhangi bir kesit sunan, bir insanlık durumunu ele alan öykü biçimidir. Olay öyküsünde olduğu gibi giriş, gelişme ve sonuç bölümleri yoktur. Zaman ve yer belli olmayabilir. Günlük yaşamdaki en küçük ayrıntının verilmesiyle etkileyicilik sağlanır. Kimi öykülerde konusal bir bütünlüğün olmadığı görülür. Bu tür öykülerde etkileyicilik, çağrışımlarla, anıların aktarımıyla, geriye dönüşlerle, geleceğe yönelişlerle sağlanır. Bu tür öyküye Sait Faik Abasıyanık’ın Sinağrit Baba adlı eseri örnek verilebilir. Öyküde, bir balığın düşünceleriyle insanların bakış açıları veriliyor.
Öykünün yer, zaman, kişi ve olaydan oluşan dört temel ögesi vardır. Öyküye gerçek izlenimi veren de bu dört ögedir. Olay öykünün çekici olmasını, zevkle okunmasını sağlar. Olayın az olduğu hareketsiz, durgun öyküler ilgiyle okunmaz. Öykünün geçtiği yer (mekân) belli olmazsa öykü gerçeklikten uzaklaşıp bir masal havasına bürünebilir. Öyküde zaman genel anlamda da olsa (gün, mevsim, yıl ya da dönem olarak) belli olmalıdır. Öykü kişileri gerçek kişiler ya da gerçek yaşamda karşılaşılabilecek tipler olmalıdır. Bilim kurgu öykü bile olsa, kişilikler, var olan insan kişilikleriyle uyum sağlamalıdır.
Sait Fâik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Nazlı Eray, Bekir Yıldız, Murathan Mungan, öyküleriyle ünlü sanatçılarımızdan bazılarıdır.